Lüferi 24 santimin altında (yani sarıkanat ve çinekop iken) avlamaya devam edersek, soyu tükenecek savı, bilimsel olduğu kadar basit de. Çünkü bu balık, ancak 24 santim büyüklüğüne eriştiğinde, yani iki-üç yaşına geldiğinde üreyebiliyor. Bilim insanları buna ‘ilk cinsel olgunluk’ diyor. Yıllardır aşırı miktarda avlanan lüferin yasal avlanma boyu 14 santime indiğinden beri artık denizlerimizden çıkmaz oldu. Bugün tezgahta tek tük lüfere rastlıyorsak, bu yırtıcı, göçer balığın başka sularda koruma altına alınıp, sularımıza bir şekilde ulaşmasından. Veya daha acısı: İthal edildiğinden!
Bilim konuşsun
Türkiye, yıllardır AB Ortak Balıkçılık Politikası‘nı ihlal ederek yavru balık avlıyor. Ne diyor AB? “Balık stoklarının, avcılık veya doğal nedenlerle ölen balıklardan dolayı eksilen kitleyi karşılamak üzere, belli bir yenilenme süresine ihtiyacı vardır. Stokların yenilenmesi için gereksinim duyulan miktarda ergin balığa sahip olabilmek için küçük balıkların büyümelerine ve üremelerine mutlaka izin verilmelidir.”
Türkiye’de balıkçılık deyince akla gelen ilk isimlerden biri, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk. “25 santimden küçük lüfer tutulmazsa bu balıklar boğazda kalır mı?” sorusunu Prof. Öztürk şöyle yanıtlıyor: “Eğer 25 cm’den küçük lüfer tutulmazsa, ileride daha büyük ve daha etli balıkların elde edilmesi mümkün olur. Bu balık göç ettiğinden Boğaz’da sabit kalmayacaktır. Ancak küçük boylarda avlanılmadığında, göç zamanlarında daha büyük balıkların bulunduğu sürüler halinde sularımıza geri gelebilecek.”
Karadeniz nasıl bitti?
Sularımızda yapılan en kapsamlı bilimsel araştırmalardan biri, Dr. Mustafa Zengin liderliğinde beş akademisyenin hazırladığı ‘Karadeniz’de av verimliliğinin araştırılması’ (Kasım 2002, Trabzon).
Araştırmanın yapıldığı tarihte lüfer için avlanma limitinin 20 santim olduğunu hatırlatarak başlayalım:
* Lüfer stoklarının en önemli kısmı Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Batı Anadolu’dadır. (Ivanov ve Beverton, 1985).
* Ancak lüfer balıkları uzun yıllardan beri Marmara’ya göçleri esnasında, Türk balıkçılar tarafından şiddetli bir av baskısına maruz kaldı ve Karadeniz’deki stok giderek azaldı.
* Lüfer avı özellikle 1970-1992 döneminde, Batı Karadeniz bölümünde; Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna kıyılarında tamamen kayboldu.
* Bulgaristan’ın 1941-1990 yılları arasındaki ticari balıkçılık verileri incelendiğinde; 1970’lerin sonundan itibaren başta lüfer olmak üzere uskumru, palamut, orkinos ve kılıç avında dramatik bir düşüş gözlendi.
Lüfer stoğu nasıl eridi?
* 1982-2000 yılları arasında Türkiye’nin Karadeniz’den karaya çıkardığı lüfer avı, lüfer stoklarının son 15 yıl içerisindeki durumunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Lüfer; 1982 yılında yaklaşık 23 bin ton av verirken, 1999’da 1.600 tona düştü.
* Bu düşüş, özellikle 1990’lı yılların başından itibaren daha hızlı oldu (DİE, 1982-2000 ). Türkiye kıyılarındaki lüfer stoklarının yıpranmasında, bu dönemlerde uygulanan balıkçılık yönetim stratejilerinin payı büyüktür.
* Bakanlıkça, lüfer balıklarının uzun yıllardan beri çinekop adı altında ayrı bir türmüş gibi avlanmasına izin verilmesi, bu türün Marmara ve Karadeniz’deki popülasyonunun çökmesinde en önemli etkenlerin başında yer aldı.
* Henüz 13-14 cm boyunda, cinsel olgunluğa ulaşmamış 0-1 yaş grubundaki balıkların avlanması yanlışlığından bir an önce vazgeçilerek, bu türün avcılığı konusunda yeni stratejiler geliştirilmeli.
Ne o, bunlar da mı yetmedi? 11 santimlik balıkları avlamaya devam edin, bakalım ne olacak?
RAKAMLARLA LÜFER
* Dünya çapında ki rakamlar şöyle: 1983’te 60 bin ton, 2002’de ise 50 bin ton lüfer avlandı. 2002, lüferin yüksek miktarda avlandığı son yıl oldu.
* Türkiye’de en yoğun avcılık boyu, lüferin üremediği boylar olan 11-23 cm arasında.
* Lüfer balığı, sularımızda ancak 1 - 1.5 yılda çinekop boyuna geliyor.
* Lüfer, etçil ve çok aktif bir balık olduğu için çok miktarda balık tüketiyor. Böyle beslenen balıklarda büyüme ve et oluşturma hızı yavaş.
* Akyol ve Ceyhan’ın 2007’deki araştırmasına göre, 1959’dan 2004’e avlanan lüferin maksimum boyu azaldı.
GDO ve MSG’li (monosodyum glutamat-E621) ürünlere hayır. Geleceğimiz için “etiket hafiyesi” olalım. Soğuk savaşların zamanı geçmiştir. Savaşlar artık gıda maddeleri üzerinden yapılmaktadır. Toprağımıza sahip çıkalım.Bilelim ki; HES'lerin faydası sadece kendisine. Yok edilen toprak ve bitki örtüsü bir daha geri gelmeyecek. Akarsu yatakları iki sene içinde kuruyacak. Denizlerimiz ve balıklarımız kurtarılmayı bekliyorlar.
Tavuğu Civcivken Yiyelim Bakalım N’olacak.(Mehveş Evin-caddemilliyet)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.