Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi EKER, Mayıs ayında çay alım fiyatını açıkladı; çay üretici aile açlık sınırının dahi altında kaldı, isyanda! Haziran ayında da buğday alım fiyatını açıkladı; 66,5 kuruş. Bu açıklamanın ardından çiftçi şunu iyice anladı, “bundan sonra aklı olan buğday ekmez”.
Ülkemizde buğdayın ilk hasat edildiği yer olan Adana’da Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubemiz Haziran ayı başında buğdayın kilogram başına maliyetini hesapladı ve 80 kuruş olarak kamuoyuna duyurdu. Bakan’ın açıkladığı fiyat ise bunun çok altında kalarak, çiftçiyi bir kez daha buğday üretiminden soğuttu. Sadece alım fiyatı değil, diğer destekler de destek olmaktan uzak kaldı.
Buğday üretimini hızla artırması gereken Türkiye, son 4 yıldır buğdaya 5 kuruş prim vermekte, artırmamaktadır. Buğday üretiminde verim üzerine doğrudan etkisi olan sertifikalı tohum kullanımına 2011 yılında dekar başına 10 TL destek verilirken, 2012 yılında bu miktar 6 TL’ye düşürüldü.
Çiftçinin buğday üretiminden neden çekildiğini anlamak için tarımsal girdilerin durumunu da incelemek gerekir. Çiftçi, 2002 yılında 3,5 kg buğday ile 1 litre mazot alabilirken, 2012 yılında yaklaşık 7 kg buğday satması gerekiyor. Buğday üreticisi dekara yaklaşık 56 TL mazot harcaması yaparken, aldığı 4 TL’lik destek masrafın sadece %7’sini karşılıyor.
Ülkemiz tarımında yılda kullanılan yaklaşık 3,5 milyar ton mazota yaklaşık 13 milyar TL ödenmektedir. Bunun yaklaşık 9 milyar TL’sini ÖTV ve KDV oluşturmaktadır. Açıkça görüleceği üzere, 2012 yılı için tarıma verilmesi öngörülen 7,6 milyar TL’lik destek, çiftçinin tarımda kullandığı girdilerden sadece biri olan mazota ödediği vergiyi dahi karşılamaktan çok uzaktır.
Buğday üreticisi dekara yaklaşık 60 TL gübre masrafı yaparken, alacağı 5 TL’lik destek masrafın sadece %8’ini karşılamaktadır.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 93 milyon dekar alanda buğday ekiliyordu. Bu alan 2011 yılında 81 milyon dekara gerileyerek, buğday ekim alanları 12 milyon dekar azaldı.
AKP’nin iktidarda olduğu 10 yıl boyunca en düşük buğday üretimi 17,2 milyon ton ile 2007 yılında, en fazla üretim ise 21,8 milyon ton ile 2011 yılında gerçekleşti. 10 yıllık süreçte ortalama üretim 19,1 milyon ton civarında oldu. Türkiye’nin yılda ihtiyaç duyduğu buğday miktarı 22-23 milyon ton civarındadır. Ülkemiz bu süreçte net bir buğday ithalatçısı konumuna getirildi.
Buğdayın anavatanı Türkiye, 2011 yılında 4,8 milyon ton buğday ithalatı gerçekleştirdi. Bunun karşılığında 1,6 milyar dolar ödeme yaptı. Tarımını desteklemek için 7,6 milyar TL kaynak ayıran Türkiye, sadece buğday alımı için yaklaşık 2,9 milyar TL yabancı ülkelerin refahı için kaynak aktarmış oldu.
Her buğday ithalatı gündeme geldiğinde, ülkemizin un ihracatında dünya lideri olduğu vurgulanır. 2011 yılında Türkiye, 892 milyon dolarlık un ihracatı yaparken, 1,6 milyar dolarlık buğday ithalatının sadece yarısını karşılayabildi. Son 5 yılda buğday ithalatı için 5,2 milyar dolar ödeme yapılırken, un ihracatından 3,1 milyar dolar gelir elde edilebildi. Açık 2,1 milyar dolar oldu.
Tarımsal üretimin ve ticaretinin değişik argümanlarla çok başarılı gösterildiği ülkemizde tarım ürünleri ticaret dengesi artık genellikle gıda maddeleri üzerinden açıklanmaktadır. Ülkemiz 2011 yılında gıda maddeleri dış ticaretinde 3,5 milyar dolar fazla verdi. Oysa, gıda maddesi üretimini gerçekleştirmek için yapılan tarımsal hammadde dış ticaretinde 5,8 milyar dolar açık verdi. Toplamda ise tarım ürünleri ticaretini 2,3 milyar dolar açık ile kapatmış oldu.
Tarımımızın verimsiz oluşunun tartışıldığı ülkemizde Mayıs ayı içinde bir olumsuz adım daha atıldı. İller bazında destekler, artık TÜİK’in o il için açıklayacağı ortalama verim üzerinden yapılacak. Yani, bilgi ve tecrübenizi teknoloji ile birleştirerek ortalamanın üzerinde verim aldığınızda, fazla veriminiz desteklenmeyecek, cezalandırılmış olacaksınız!
AKP hükümeti 2006 yılında çıkardığı Tarım Kanunu ile tarıma verilecek desteklerin milli gelirin %1’inden daha az olamayacağını hükme bağlamıştır. Buna göre çiftçinin 2012 yılı dahil olmak üzere yaklaşık 28 milyar TL alacağı birikmiştir. Kanuna rağmen ödenmeyen bu destek, yasal faizi ile birlikte çiftçiye ödenmelidir.
Sayın Bakan’ın da belirttiği üzere, geçen yıl 21,8 milyon ton olan buğday üretimimizin bu yıl 19,5 milyon tona gerileyeceği tahmin edilmektedir. Bu durumun da buğdayın üretim maliyetini artıracağını hesaba katmak gerekir.
Gerek açıklanan alım fiyatları, gerekse son derece düşük tarımsal destekler, gıda sanayimizin %60’ının hammaddesini oluşturan ve beslenmemizin temel kaynağı buğday üretimimizin yanında tüm tarımsal üretimimiz üzerinde olumsuzluk yaratmaktadır. Çiftçimiz, onun kooperatif ve birlikleri hak ettiği şekilde desteklenmelidir. Ancak bu şekilde, çiftçimiz tarlasını terk etmeyecek ve kentlilerimiz sağlıklı gıdalara ulaşabilecektir.
*Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.