Dün yayınladığı bir metinle uluslararası çiftçi hareketi La Via Campesina tüm dünyada sosyal hareketleri ve şahısları 28 Kasım – 9 Aralık 2011 tarihlerinde Güney Afrika’nın Durban şehrinde yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 17. Taraflar Konferansı (COP-17) için harekete geçmeye çağırdı. Çağrı, La Via Campesina’nın Güney Afrika’daki üye örgütü Topraksız Halklar Hareketi’yle (LPM) birlikte yapıldı.
Son iki taraflar konferansındakibaşarısızlığa ve hükümetlerin isteksizliğine atıfta bulunan metin, iklim müzakerelerinin, Bolivyaistisnasıyla, tüm dünya hükümetlerince bir pazaryerine dönüştürüldüğünü, bunun uluslarüstü şirketlerle birlikte yapıldığını söylüyor. La Via Campesina’nın metindeki savunusunca hükümetler, başta Afrika ve Güney Asya olmak üzere, tüm dünyayı iklim değişikliğinin alevlerine terk eden bir ber-mutad işleyiş yolunu tercih ediyor. Bunu gerek zengin ülke ve şirketlerin emisyonlarını düşürme mesuliyetlerini şaibeli bir şekilde fakir ülkelere naklettikleri karbon borsaları, gerekse Ormansızlaşma ve Orman Alanlarının Bozulmasından Kaynaklı Emisyonları Azaltma (REDD) gibi yerel halkları mağdur eden ve pazar mekanizmaları içinde çalışan yağmur ormanlarını koruma mekanizmalarıyla başarıyorlar. Çiftçi hareketi, her ne surette gelirse gelsin, bu tür çözümleri reddettiğini açıklıyor. Çağrı metninde, iklim değişikliğine sebeb olan ber-mutad işleyişin ayni zamanda yaygınlaşan biyo-yakıt tarımı ve genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO) da içeren endüstriel tarım vasıtasıyla devam ettiği belirtiliyor, bu tür bir tarımsal yapının sera gazı emisyonlarının %44′ünden mesul olduğunu hesaplıyor. Çiftçi hareketinin açıklamasında iklim değişikliğinin diğer bir başlıca kaynağı olan fosil yakıtların enerji sektöründeki kullanımına, özellikle kömüre, doğrudan bir vurgu ise görülmüyor.
La Via Campesina’ya göre hükümetler, iklim krizi çözümünden uzak tedbirlerdense iklim ve doğa koruma meselelerine bütüncül bir çerçeve sunan Cochabamba Prensiplerini benimser bir çizgi izlemeli. Bunun dahilinde öncelikli bir hedef olarak gıda sistemini gıda muhtariyetine yönelik bir şekilde değiştirilmeli, yani yerel tüketim için yerel gıda üretimi yapmalı ve bunu çeşitliliği sağlayacak şekilde, sürdürülebilir usullerle çiftçi aileleri ve topluluklarına dayanarak yapmalıyız diyen hareket bunun için bazı öneriler sunuyor:
- Çiftçi örgütlerince idare edilen, çiftçilerin birbirlerini eğitecekleri eğitim programlarını desteklemek
- Çiftçi örgütlerinin tarımsal ekoloji eğitimi okullarını desteklemek
- Endüstriel tarıma her türlü açık veya örtülü sübvansiyonu sonlandırmak
- GDOları ve tehlikeli tarımsal kimyasalları yasaklamak
- Ekolojik tarım yapan küçük çiftçilere üretim kredileri sunmak
- Hastaneler, okullar vs.’ye yönelik doğrudan hükümet gıda satınalımıyla çiftçilerden adil fiyata ekolojik olarak üretilmiş gıda alımı
- Tüketiciye doğrudan satış için ekolojik pazarların desteklenmesi
- Ziraat eğitimini tarımsal ekoloji ve çiftçiden çiftçiye eğitim metodolojisini öne çıkarır şekilde değiştirmek
- Yerel olarak üretilen ekolojik gıda için adil fiyat teşvikleri yaratmak
Hareket, hükümetlere iklim değişikliğiyle acil ve ciddi bir şeklde yüzleşmeleri için çağrı yapmaya devam ederken bir yandan da tarımsal ekoloji ve gıda muhtariyetini tabandan inşa etmeye devam edeceği sözünü veriyor. Bu anlamda atacağı pratik adımları şu şekilde sıralıyor:
- “Tarımsal ekoloji hareketini bir taban hareketi olarak değişen iklim kalıplarına uyum sağlayacak şekilde güçlendireceğiz.
- Kontrolümüz altında olan bölgelerde karbonu toprakta tutmak için orman tarımını teşvik edeceğiz, ağaç dikeceğiz, ekolojik tarımı, enerji verimliliğini teşvik edeceğiz ve maden ve endüstriel tarım menfaatlerince toprak talanını önlemek için mücadele edeceğiz.
- Her seviyede hükümete gıda muhtariyetini iklim değişikliğine bir çare olarak benimsemeleri için iletişim kuracağız ve baskı yapacağız.
- Çiftçi tarımının karbon finans mekanizmalarına dahil edilmesi için mücadele edeceğiz.
- Kırsal reform ile toprağın çiftçi ailelere dağıtılması ve her türlü toprak talanına karşı çıkmak için mücadelemize devam edeceğiz.
- Durban’da COP-17′de ve Brezilya’da Rio+20′de, sivil toplumun diğer kesimleriyle birlikte, iklim değişikliğine sahte çözümlere karşı çıktığımız ve Cochabamba Prensipleri’nin benimsenmesini istediğimiz mesajıyla hazır bulunacak küçük ziraatçi ve çiftçi sesi yaratacağız. İklim değişikliği için en önemli çözümler olarak Küçük Ziraatçi Sürdürülebilir Tarımı ve Gıda Muhtariyeti üzerinde ısrarcıyız.”
La Via Campesina’nın açıklamasına göre tüm Sahara-altı Afrika’dan kervanlarca köylü COP-17 için Durban’a gelecek ve burada başka sosyal hareketlerin temsilcileriyle birleşecek. Geçtiğimiz sene Cancun’da yapılan COP-16′da da Via Campesina en görünür ve sert muhalefet unsuru olarak “Yaşam için Küresel Forum – Sosyal ve Çevresel Adalet” adı altında 76 ülkeden 300 köylü ve çiftçi örgütünün katıldığı alternatif bir forum düzenlemişti.
Hareket, 3 Aralık’taki Dünya Eylem Günü’ne de katılıyor olacağını açıklıyor. 2. Güney Afrika Kırsal Kadınlar Konferansı’nın ise yine Durban’da COP-17′nin ilk üç gününe denk düşecek şekilde yapılacağı bildiriliyor. Özellikle fakir ülkelerdeki kadınların iklim değişikliğinin etkilerinden orantısız derecede fazla etkilendikleri iklim adaleti literatüründe yaygın bir bilgi.
COP-17′ye Türkiye’den de hükümet katılımı dışında önde gelen çevre STKlarının ve Açık Radyo’nun yanı sıra Yeşiller Partisi’nin katılması ve gerek Konferans’ta gerekse Türkiye’de bilgi ve baskı unsuru olarak hükümetin şimdiye kadar kısa vadeli menfaat pazarlığından öteye geçirmediği iklim ve UNFCCC politikaları hakkında yoğun bir çalışma yürütmesi bekleniyor.
Türkiye’de iklim değişikliğine duyarlı insanlar Durban’a doğru süreçte ilk olarak hükümetin yıkıcı iklim ve enerji politikalarına karşı seslerini yükseltmek için tüm dünya ile koordinasyon içinde 24 Nisan‘da İstanbul‘da ve Ankara‘da 350 protestolarında biraraya geliyorolacak.
(Yeşil Gazete)
URL: http://www.yesilgazete.org/?p=34845
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.