YAVUZ DİZDAR / YÖNETİCİNİN KEYFİ
Tohumun ve yağının önemi, Ülke Politikaları Vakfı'nın görevi
13 Mart 2013 Çarşamba 06:20-Dünya Gazetesi
Geçtiğimiz haftalarda katıldığımız Bodrum Dereköy Tohum Takas Şenliği'nin hemen ertesinde Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel'in arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Ülke Politikaları Vakfı'nın Söke'de bulunan tohum yağı işleme tesisini ziyaret ettik. Vakıf, ülkemiz için çok önemli olan tohumların çekirdek ve yağlarını tümüyle işlemeyi görev edinerek yola çıkmış. Tohumu bir düşünün; aslında canlının yaşamını bir sonraki kuşağa aktarabilmesi için "tüm donanımı" içeren sıra dışı bileşendir. Biz insanlar olarak, özellikle meyve söz konusu olduğunda, etrafında bulunan tabakayı yiyoruz, bu aslında meyvenin etli kısmı. Ancak var oluşun amacına baktığınızda yediğimiz kısım aslında tohumun koruyucu tabakası (meyvenin früktozdan zengin olması uzun süre bozulmadan kalabilmesini sağlıyor).
Çekirdek ise yeni canlı oluşturmaya muktedir bölümü içeriyor, aslında en büyük önem çekirdeğe atfedilmiş. Vakfın amacı işte bu çekirdeğin içerisinde bulunanları insanlara ve ekonomiye hiçbir kayıp olmaksızın kazandırmak. Meyve suyu fabrikalarından gelen vişne çekirdeklerinden tutun, çörek otu tohumu ve ruşeyme varana dek bütün çekirdeklerin son derece değerli yağları çıkartılıyor. Ürünün saf olması amacıyla "sıvı (süperkritik) karbondioksit ekstraksiyonu" kullanan özel bir sistem geliştirmişler. Çekirdekler önce kırılıyor, sonra eleklerden geçirilerek kabuk içindeki kısım ayrıştırılıyor. Daha sonra yağ elde ediliyor. Karbondioksit herhangi bir reaksiyona girmediğinden ve uçtuğundan ürün saf kalıyor. Vişne, kiraz çekirdeklerinin kabukları zemin kaplamasında kullanılabilecek kompozit bir bileşene dönüştürülüyor. Bu ahşap türevi tik ağacı benzeri, dönme (işleme) özelliği olmayan bir materyal ve doğada tamamen geri dönüşebiliyor. İç çekirdeklerin yağ elde edilmesinden sonra kalan küspe ise çok güçlü bir gübreye dönüşüyor. Böylelikle meyve çekirdekleri tümüyle işlenmiş oluyor. Yağların bir kısmından ise geleneksel yöntemlerle (külden geçirilerek) doğal sabun hazırlanıyor.
Her sabah bir kaşık ruşeym ve çörek otu yağı, eksiğin tamamlanması
Vakfın dokuz kişilik bilimsel danışma kurulu, ürünlerin nasıl hazırlanacağı konusunda belirleyici kararları veriyor. Asıl amaç kozmetik ürün geliştirmek değil. Çünkü sadece ruşeym yağı (buğday embriyosunun özü) kullanılarak hepatit gibi pek çok hastalığın tedavi edilebilmesi mümkün görünüyor. Geçtiğimiz haftalarda tartıştığımız "destek dokusu - işlevsel doku" ilişkisini lütfen anımsayın, hastalığın oluşması, yani virüsün tutunup çoğalması için de elbette uygun zemin gerekiyor. Gıdanın endüstrileşmesinin hedeflediği "uzun raf ömrü" vücudun gerekten beslenebilmesi için çok önemli "bozulabilir unsuru" ortadan kaldırıyor.
Bu buğday söz konusu olduğunda ruşeymin ayrılmasını gerektiriyor (çünkü un ruşeymi tamsa artıyor, raf ömrü üç ay). Uzun raf ömrü hiçbir katkı maddesi kullanılmadan aşırı fiziksel işlemle de gerçekleştirilebiliyor (aşırı yüksek sıcaklık ve basınç). Bütün meyve suları, hazır domates püreleri, hepsi aşırı fiziksel işlemden geçiriliyor (mutfakta kapağını açmama (ve akmasına rağmen cam şişe ambalajda "katkısız" diye satılan domates püresi 18. ayını doldurdu, maşallah küflenme bile yok). Bu hayati unsurlar insan ve hayvan vücudunda üretilebilen bileşikler değil, uzun süre eksikliği de hastalıkların tutunabilmesi için uygun zemini hazırlıyor. Mesela verem eskiden iyi beslenemeyen, sosyoekonomik durumu kötü insanlarda görünürdü, günümüzde marketlerin uzun raf ömürlü gıdaları hastalığın ekonomik durumu iyi kesimde de görülmesine zemin hazırlıyor. Benzer şey elbette hepatit için de geçerli. İşte Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının çıktığı yol, gıdadan sinsice çekilip çıkarılan bu hayati unsurları bize geri kazandırmayı amaçlıyor.
Domates çekirdeğine talep çok, lakin "yasal" domateslerin çekirdeği yok
Ülke Politikaları Vakfı ve bilimsel danışma ekibinin hayata geçirdiği Tabia markası ticari anlamda henüz yeni gelişiyor. Ürün eczanelerden talep edilirse getirtiliyor. Dışarıdan en büyük talep ise domates çekirdeği yağı için gelmiş, hatta "hemen peşinat ödeyelim" demişler. Domateslerin çekirdekleri salça üreten fabrikalardan temin ediliyor, lakin çarşıdaki talep evdeki hesaba uymuyor. Çünkü salça fabrikalarına giren domateslerde ya çekirdek yok, ya da çekirdeğin içi tamamen boş. İşte bu durumda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na sormamız gerekiyor, dış piyasalardan bile bu kadar büyük talep gelen bizim domateslerin çekirdekleri neden yok? Domates tohumunun kilosu son bıraktığımda 30 bin lira seviyesindeydi, Derken Tohum Yasası geldi, yerli sertifikasız tohumların ekilmesi ve satılması yasaklandı. Peki, bu yasa ve çekirdeksiz domates işinden kim kaybetti, en çok kim kazandı?
Kaynak:http://www.dunya.com/tohumun-ve-yaginin-onemi-ulke-politikalari-vakfinin-gorevi-151361yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.