FSD "Hadi Ankara!" Basın Toplantısı 20 Temmuz 2011 NTVmsnbc


Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar hareketi lideri Defne Koryürek "İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın!" kampanyası için hükümete seslendi ve güleryüzle de olsa aslında "hadi Ankara!" dediklerini vurguladı.


"İstanbul Lüfer'e hasret kalmasın"...


Bu sözleri ilk kez geçtiğimiz yıl nisan ayında duyduk... Slow Food Fikir Sahibi Damaklar hareketi üyeleri, daha bebekken avlanan ve üremeye fırsat bulamayan lüfer için bir yıl önce harekete geçti...

Gün geldi balık haline gittiler, gün geldi balık pazarlarını dolaşıp hem balıkçılarla hem de vatandaşla konuştular. Amaçlarını anlattılar... En çok da Ankara'ya gidip lüferin avlanma boyunun 14 cm.'den 24 cm'e çıkarılması için toplantılar yaptılar...


Lüferin kaç santimken avlanacağı önümüzdeki günlerde Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nde yapılacak toplantılarda karara bağlanacak.


Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar hareketi üyeleri bu toplantıda lüferin avlanma boyunun 24 cm'e çıkması için bir basın toplantısı düzenlediler.

Toplantıda ilk söz hareketin lideri Defne Koryürek'in oldu... Koryürek şunları söyledi: "Amacımız belli: İstanbul lüfere hasret kalmasın! Elbette, sadece İstanbul mu, hayır! Peki sadece lüfer mi hasret kalmamız an meselesi olan, hayır! Ama İstanbul ve lüfer el atmadığımızda, elimizi taşın altına koymadığımızda, umursamadığımızda.. kaybedeceklerimizin en kalp yaralayan, en bizden ikilisi belki de. Bu şehrin sularından orkinoslar geçti, gitti, kayboldular. Kolyos, uskumru, ıstakoz... keza. Midyeler'i yenmez oldu. İstiridye'sini hatırlayan kalmadı. Oysa, çok değil 30 yıl önce Boğaz'a bir çapari sallamak yeterdi, aç kalmazdı hiç bir İstanbullu. Doğası beslerdi, balığı bereketliydi. Bugün balık cüzdanı en kalın olana bile lüks, İstanbul'da. Bu dünyayı paylaştığımız "ev arkadaşımız" "can yoldaşımız" canlılara bu dünyayı yaşanmaz kılan kibirli organizmalara döndük, biz insanlar....



...Bir STK olarak görevimizi yerine layığıyla getirdiğimize inanıyorum: konunun bir diğer muhattabı lokanta işletmeleri, aşçı ve şefler yanımızda. 13 dernek, 5 bin aşçının sözcüsü Türkiye Aşçı Dernekleri Federasyonu'na bugün TURSOB da eklendi. Almıyorlar, satmıyorlar. '4 cm'in altında lüfere tabaklarında, mutfaklarında yer yok! Mehmet Gürs, Murat Bozok, Şemsa Denizsel, Didem Şenol, Mehmet Gök gibi şehrimizin en tanınmış, zanaatının erbabı isimlere bugün ustaların ustası Vedat Başaran da destek olarak geldi. Onlar yeni bir farkındalığın temsilcileri: ne yiyorsak oyuz....



...Bir STK olarak görevimizi yerine layığıyla getirdiğimize inanıyorum: konuya Ayşe hanım teyze de dahil artık. Pazara gittiğinizde çinekop almak eskisi kadar sıradan bir karar değil. Lokantaya gittiğinizde çinekop ısmarlamak eskisi kadar makul gelmiyor hiçbirimize. Memet Ali Alabora ve Serra Yılmaz'ın desteği ile tasamızın, endişemizin, talebimizin farklı tonlar, farlı renklerle ses bulması mümkün bugün. Biz bir STK olarak görevimizi yerine layığıyla getirdik. Buna inanıyorum. Birlik halinde sesleniyoruz Ankara'ya, hadi, diye! Zira konunun tek ilgilisi var artık, o da Ankara! Hadi Ankara! Bu koskoca, kalın dosya sana! Neden "en az 24 cm" diyoruz, hepsi bir kez daha burada.

Basın toplantısının katılımcılarından Vedat Başaran balıkçılığın hayvancılıktan farklı olduğunu, balığın yabandan avlandığı için bir sahibi olmadığının düşünüldüğünü ve dolayısıyla kontrolunun da uzun zamandır ihmal edildiğini vurgularken "Madagaskar'daki adam denizden bir kabuk olsun alıp çıkartmana kızar, oranın dengesinin bozulacağından endişe ederken biz bilinçsiz bir şekilde avcılık yaptık ve sonarlara varan teknolojiyi devreye soktuk. Oysa bu şehrin kofanası vardı. O kofana ki en az çinekop kadar lezzetli halidir lüferin. Ama kimse bilmiyor zira çıkmıyor. Bu bile, başlı başına lüferdeki tükenişin işaretidir" dedi.

Basın toplantısının bir diğer katılımcısı Memet Ali Alabora en güzel benzetmeyi yaptı ve "lüfer eşsizdir, lüfer balık değildir bir kere, o mücevherdir zira dar bir mevsimde tadabilirsiniz sonra isteseniz de olmaz. Nasıl Fransızın trüf mantarı var, İstanbul'un da lüferi var ve ancak o mevsimde o iki ayda yenir. Bittiğinde de biter." dedi. Basın toplantısının sohbete dönüştüğü esnada Alabora Türkiye'nin her bir bölgesinin ne kadar özel olduğunu vurgulayarak, "İstanbul, kültürüne yatırım yapmalı" dedi. "Lüfer bir kültürdür. Eşsiz, eşi benzeri bulunmaz bir kültürdür. Bakın İstanbul tarih boyunca kimsenin olmamıştır. ben İstanbulluyum diyen herkes İstanbullu değildir. İstanbullu olmak lüferi ve erguvanı tanımak demektir. Bunların zamanını

bilmek demektir. Ayrıca İstanbullu olmak sadece karar vererek olunabilecek kadar kolay bir durumdur aslında çünkü bu şehrin kültürünü bilmek ve ona sahip çıkmak demektir. Bu şehrin kültürü poyrazı, lüferi, erguvanıdır.. İstanbul'a olan aşkını şiirlerinde ifade eden nice şairler var İstanbul doğumlu değiller ama biz onlara İstanbullu biliriz. Bu durum dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar kolay değildir. Bakın İstanbul aynı zamanda diğer metropol şehirlerden çok farklıdır, eşi benzeri yoktur. Bu çoğrafya, bu kültür, bu tarih ve bu servis hiçbir yerde yok. İstanbul'u moda başkenti yapın, yarın başka rakip çıkar. İstanbul'u ekonomi başkenti yapın, daha olmadan bir rakibi çıkar. Ama İstanbul'u lüfer üzerinden tarif edin, bunun kültürünü konu edin.. rakipsizdir. Eşi benzeri olmaz." diye ekledi. Bir sohbet havasında giden basın toplantısı Defne Koryürek'in '' şimdi Ankara'nın lüferde avlanma alt limitini en az 24 cm ilan etme zamanı. Hem de hazır Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kurulmuşken.. Balıkçının hasretle beklediği, denizlerimizin, sucul kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimi için harekete geçme zamanı. Hadi Ankara!" sözleriyle noktalandı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür Ederim.