TÜRKİYE’NİN ÜÇ
BÖLGESİNDE GDO FARKINDALIĞI
27 Haziran 2012
Yönetici
Özeti
İnsan ve çevre sağlığına etkileri açısından tüm
dünyada tartışmalar yaratan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO’lar ), bir
süredir Türkiye’nin gündeminde. Ocak-Şubat 2012’de yaptığımız araştırmaya
katılanların yüzde 73’ü GDO kavramını duyduğunu
belirtirken yüzde 27’si ise hiç duymamış. Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da GDO
kavramını duyanların oranı yüzde 56, Karadeniz’de ise yüzde 79. Batı’da, İzmir’de
bu oran yüzde 89’a çıkıyor. Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da GDO kavramını duydum diyenlerin yüzde 88’i
GDO’ları doğru olarak tarım ürünleri ve tarımsal gıdalar alanıyla
ilişkilendirirken İzmir’de bu oran yüzde 99.
Türkiye’de GDO’lar: Yasal mevzuat ve tartışmalar
İnsan ve çevre
sağlığına etkileri açısından tüm dünyada büyük tartışmalar yaratan Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), gerek yasal mevzuat tartışmaları gerekse gıda
güvenliği açısından bir süredir Türkiye gündeminde yer alıyor. Türkiye, biyoçeşitliliğin korunmasına dair ulusal
stratejilerin belirlenmesi, eylem plan ve programının oluşturulmasına dair Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne 1997’de imza atmasına rağmen 2010’a kadar
Biyogüvenlik Kanunu’nu çıkarmadı. 1988 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca çıkartılan “Transgenik
Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat” bu konudaki ilk yasal
düzenlemeydi. Aynı yıl yerel Tarımsal Araştırma Enstitüleri, biyoteknoloji
şirketlerinin genetiği değiştirilmiş mısır ve pamuk çeşitlerini Türkiye’nin
çeşitli bölgelerinde deneme ekimine aldılar. Kamuoyuna bu araştırmaların nerede
ve hangi yöntemlerle yapıldığı açıklanmadı. Ayrıca deneme ekimleri sonucunda
genetik bulaşma, ürün verimi veya tarım ilaçları kullanımının azalıp
azalmadığına dair hiçbir açıklama yapılmadı. Ziraat Mühendisleri Odası’na göre
1998-2009 yılları arasında ABD, Kanada ve Arjantin’den 20 milyon ton genetiği
değiştirilmiş soya, mısır ve pamuk ithal edildi. Hâlihazırda Türkiye’de GDO’lu
ürünlerin ekimi yasak ama ithalatı Biyogüvenlik Kurulu’nun kararına bağlı.
GDO’ların olası risklerine karşı tartışmaların genelde uzmanlarca yapılmasına
rağmen, üreticilerin, tüketicilerin, doğa korumacıların ve bilim insanlarının uğraşları
sonucu kamuoyunun geniş kesimleri tarafından ele alınmaya başlandı.
GDO
konusu, insan ve çevre sağlığı, sürdürülebilir tarım, biyoçeşitlilik, tohum ve gıda egemenliği alanlarını
yakından ilgilendiriyor ve yurttaşlar günlük hayatlarında tarımsal veya
işlenmiş gıdalar üzerinden GDO kavramı ile karşılaşıyor. Bu araştırmada GDO
kavramı Türkiye’de ne ölçüde biliniyor, hangi alanlarla ilişkilendiriliyor ve
bölgesel farklılıklar mevcut mu sorularına yanıt aramaya çalışıyoruz.
Her 4 kişiden 3’ü GDO’lardan haberdar
2012 yılının
Ocak-Şubat aylarında Türkiye’nin üç bölgesinde gerçekleştirilen ve kabaca Güney
Doğu Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu[1] bölgeleri ile Batı’da
İzmir’i içine alan araştırmada 600 kişiye genetiği değiştirilmiş organizmalarkavramına
dair sorular da soruldu. İllerde tesadüfî ve bölgesel temsil niteliği olan örneklem
ile çalışıldı.[2] Araştırma sonuçlarına göre;
*Türkiye’nin üç
bölgesinde toplumun GDO ile ilgili genel düzeyde haberdar olduğu
*Bu kavrama ve
Türkiye özelindeki tartışmalara tamamen hakim olunmasa da başlangıç düzeyinde
bir farkındalığın olduğu
*Demografik
özelliklerin bilgi düzeyinde etkili olduğu
*GDO’nun en çok
ilaç, kimyasallar ve tarım alanıyla ilişkilendirildiği anlaşılıyor.
Şekil 1: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Kavramını
Duyma Oranı
Şekil
1’de görüleceği üzere araştırmaya katılanların yüzde 73’ü GDO kavramını
duyduğunu belirtirken yüzde 27’si ise hiç duymadığını ifade etmiş.
Katılımcıların yaş gruplarına göre GDO kavramını duyup duymadığına bakıldığında
orta yaş grubunun (50 yaşın) bir kırılma noktası olduğunu, gençlerin gerek
eğitim gerekse iletişim kanalları sayesinde GDO kavramından daha çok haberdar
olduğunu söyleyebiliriz. Cinsiyet değişkeninin etkisine bakıldığında ise erkeklerin yüzde 77’sinin GDO
kavramından haberdar olduğunu, bu oranın kadınlarda yüzde 70 olduğunu
gözlemliyoruz.
Doğu’dan
Batı’ya gidildikçe GDO farkındalığı artıyor
Araştırmanın yapıldığı bölgeleri incelediğimizde Güney Doğu
ve Doğu Anadolu’da GDO kavramını duyanların oranı yüzde 56, Karadeniz’de ise
yüzde 79. Batı’da, İzmir’de bu oran yüzde 89’a çıkıyor (Bkz. Harita:1).
Doğu’dan Batı’ya gittikçe sosyo-ekonomik gelişmişlik ve eğitim düzeyi aradaki
farkı açıklamaya yardımcı olabilir. Bölgeler arası veya bölgelerin kendi
içlerinde cinsiyet değişkeni “GDO kavramını duydum” diyenlerin oranında önemli
ölçüde bir belirleyici değil. Analiz sırasında sadece Güney Doğu’da ziyaret
edilen illerden çıkan sonuçlara baktığımızda da GDO’yu tanıma düzeyinin %68
civarlarında olduğunu söyleyebiliriz. Yalnız Doğu Anadolu’ya ait illerde ise bu oran %43’e
düşüyor.
Harita 1: GDO ifadesini
duyanların araştırma yapılan bölgelerdeki dağılımı
Yurttaşların tümünü yakından ilgilendiren tarımsal gıdaların
üretimi ve tüketimi konusundaki bilimsel araştırmalarda, uygulanacak
teknolojilerde, alınacak siyasi ve ekonomik kararlarda demokratik ve katılımcı
tartışma, bilgilenme ve denetleme mekanizmalarının işletilmesi çok önemlidir.
Özellikle biyoteknoloji ve nükleer enerji konularındaki
tartışmalarda, bu teknolojilerin savunucularının konuların bilimsel bir
çerçevede tartışılması, sadece belli meslek gruplarınca ele alınması ve
kararların ve uygulamalarının da bu yönde olmasının üzerinde ısrarla
durduklarını görüyoruz. Üstelik tarımsal biyoteknoloji savunucularının tezleri,
GDO kavramının toplumun geniş kesimlerce iyi bilinmemesi sebebiyle kabul
görmediği yönündeydi.
Bu noktadan hareketle araştırmaya katılanlardan GDO
kavramını duyduğunu belirtenlere yönelttiğimiz bir soru da GDO kavramını hangi
alanla ilişkilendirdikleri üzerineydi. GDO’ların enerji, hava kirliliği, tarım ürünleri/tarımsal
gıdalar ve İlaç sektörü seçeneklerinden hangisi ile ilişkilendirdiği soruldu.
Şekil 2’de görülebileceği üzere GDO kavramını duyanların yüzde 93’ü GDO’ları
doğru şekilde tarım ürünleri/tarımsal gıdalar ile ilişkilendiriyor. Ardından
yüzde 5 oranında ilaç sektörü, yüzde 1 ile enerji ve yine yüzde bir ile Hava
Kirliliği geliyor. Tuna ve Özdemir’in 2009’da yayınladıkları araştırmada GDO’lu
ürünlerin en çok hangi alanda kullanıldığına dair soruya ise katılımcılar yüzde
76 oranında tarım cevabını
vermişlerdir. Aynı araştırmada GDO’lu gıdaları hormonlu gıdalarla
karıştıranların hatta organik gıda olduğunu da düşündüğünü belirten bir grubun
varlığı görülmektedir.
Şekil 2: GDO kavramının ilişkilendirildiği alan
Şekil
3’te görülebileceği üzere Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da ‘GDO kavramını duydum’
diyenlerin yüzde 88’i GDO’ları doğru olarak tarım ürünleri ve tarımsal gıdalar alanıyla
ilişkilendiriyor. Bu oran Karadeniz’de yüzde 90 olarak görülürken İzmir’de bu
ifadenin neredeyse tarım dışında başka hiçbir konuya bağlanmaması, artan eğitim oranı, bilgilenme kaynaklarına
erişim imkânları ve tarımsal faaliyet/ticaretle ilişkilerin kuvvetli olması birer
faktör olarak GDO konusunun bilinirliğini etkilemektedir.
Karadeniz
ve Doğu Anadolu’nun İzmir ile arasındaki yüzde onluk farkın yine de çok derin
bir fark olmadığını dolayısıyla demografik ve ekonomik gelişmişlik faktörlerinden
ziyade iletişim kanallarının yarattığı bir fark olarak yorumlamanın daha doğru
olacağını söyleyebiliriz. Aslında bu farkın ilerleyen zamanlarda ülkeye
girişine müsaade edilebilecek GDO’lu yem ve tohumların kullanılması söz konusu
olduğunda yapılacak yeni araştırmalardan sonra izlenmesi daha anlamlı olacaktır.
Bölgesel düzeydeki verilerin düzenli aralıklarla toplanması ve
karşılaştırılması daha detaylı bir analiz için gereklidir. GDO konusundaki
farkındalık çalışmalarının etkisi hem üretici hem de son tüketicinin tutum ve
davranışları nezdinde gözlenmelidir.
Şekil 3: GDO kavramını doğru ilişkilendirenlerin bölgelere
göre dağılımı
Katılımcı
ve kapsamlı tartışmaya ihtiyaç var
GDO’lar son on yılda, ağırlıklı olarak da 2010-2012
yıllarında gerek yasal mevzuat tartışmaları gerekse de sivil toplum
kampanyaları sayesinde Türkiye kamuoyunun gündemine girdi. Buna paralel olarak
tüketicilerin/kamuoyunun farklı kesimlerinin, GDO’lara yönelik bilgi ve
tutumlarını belirlemeye yönelik çeşitli araştırmaların arttığı görülüyor. Bu
alandaki çalışmalarda GDO’lara yönelik haberdarlık, bilgi, bilgi edinilen
kaynaklara güven durumu, algı, konuya karşı tutum ve kabul ile bununla ilgili
nasıl bir somut bir tavır alındığı üzerinde duruluyor. Son yıllarda bu tür konuları açıklamak için
araştırmalar, ilgili konunun etki alanındaki en pasif grubun yani son
tüketicinin farkındalığı, bilinci ve tercihlerini odak noktalarına
almaktadırlar. Tüketim tercihlerinin sürdürülebilir hale gelmesi,
sürdürülebilir bir gelişmenin öncelikli koşullarından kabul edilmektedir[3].
Bu da üretimle ilgili her konunun politikalarının, tüketici odaklı
incelenmesine, ele alınmasına sebep oluyor.[4] Aslında
GDO konusu basit bir tarımsal biyoteknoloji uygulamasına veya genetiği
değiştirilmiş ürünlerden elde edilen gıdaların tüketilmesine indirgenemez.
Toplumların tarıma, doğaya ve teknolojiye olan bakışlarının
kesiştiği bir noktada olan GDO’lar daha geniş bir perspektiften ele alınmalı,
yurttaşların ahlakî, dini, sosyo-ekonomik değerleri açısından GDO’ları nasıl
değerlendirildiği araştırılmalıdır.
Yaşam alanlarının ve doğal varlıkların korunmasının öneminin
giderek daha iyi anlaşıldığı günümüzde çevre ve insan sağlığını etkileyebilecek
uygulamaların toplumun geniş kesimlerince
tartışılması gerekiyor. Özetle, GDO sorunu; sürdürülebilir tarım,
biyoçeşitlilik, tohum, gıda egemenliği ve tüketicinin bilgilenme hakkını da
kapsayacak şekilde ele alınmalıdır. Türkiye, Fransa’da 1998 yılında, Parlamento kanalıyla yurttaşlardan ve
uzmanlardan oluşan panellerde bir araya gelerek “Tarımda ve Beslenme’de
GDO’lar” başlığıyla gerçekleştirilen Yurttaş Konferansı’nı (Conférence de Citoyenne) ya da İngiltere’de 2003 yılında
hükümetin inisiyatifinde şehirlerde ve kırsalda otuzyedi bin kişinin
katılımıyla bağımsız bir kurulun kolaylaştırıcılığında gerçekleştirilen GD
Ulus? (GM Nation?) tartışmasını örnek alabilir.
KAYNAKÇA
GARDNER, G., Assadourian, E., Sarin,
R. 2004. Günümüzde Tüketim, Dünyanın Durumu. Özel
Konu: Tüketim Toplumu. Worldwatch
Enstitüsü , TEMA Yayınları: 3-21. [4] Zimmermann, F., Brunner, F., 2005.
Nachhaltige Lehre. Humangeographisches Seminar Inst. FürGeographie und
Raumforsschung der Karl-Franzen UniversitatGraz. Web sitesi. http://www.uni-graz.at/bdrwww_nachhaltigkeitsbericht’dan
aktaran O. Özdemir, M. Duran Akademik Gıda 8(5) (2010) 20-28 ,s.21
KAHVECİ, D., & ÖZÇELİK, B., Attitudes of Turkish
consumers towards genetically modified foods (2008) International
Journal of Natural and Engineering Sciences, 2(2), 53-57
ÖZDEMİR, Oğuz, “Attitudes of consumers toward the effects of genetically
modified organisms (GMO’s): The example of Turkey”,2009, Journal of Food,
Agriculture & Environment, 7(3-4), 132-138.
TUNA Muammer & ÖZDEMİR Oğuz, Türk toplumunun Genetiği
Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Kullanımına İlişkin Eğilimleri (2009) VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi
Bildiri Kitabı
[1] Doğu Anadolu bölgesi
olarak ifade edilen alan Güney Doğu Anadolu’da ziyaret edilen illeri de
kapsamaktadır.
[2]Araştırma İzmir’de örneklem büyüklüğü 240 olarak tespit
edilirken Karadeniz’de 96, Güneydoğu’da 144,
Doğu Anadolu’da 120 kişi
olarak belirlendi. Araştırmanın yapıldığı iller: Adıyaman, Ağrı, Bolu, Diyarbakır, Elazığ,
Erzincan, Erzurum, Giresun, Gümüşhane, İzmir, Kars, Kastamonu, Malatya, Mardin,
Muş, Siirt, Sinop, Şanlıurfa, Zonguldak, Bayburt, Batman.
[3] Zimmerman F. 2005, Nachhaltige Lehre’den aktaran
Oğuz. Özdemir, 2010, s.21
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.