Vandava Shiva'nın gıda krizi ile mücadelesi...30 Temmuz 2012/Bilgi Çağı
Geçen hafta BBC tarafından yayınlanan bir habere göre Bill Gates Vakfı, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) araştırmalarına 10 milyon dolar hibe edilmiştir. BBC[i]’nin haberine göre :
Norwich'teki John Innes Merkezinde, kimyasal gübre ihtiyacını ortadan gidermek amacıyla, bezelye ve fasulye gibi azotu tutabilecek tahıllarla ilgili araştırmalar yürütülecektir. John Innes yetkilisi, araştırmanın Afrika’da gübre satın alamayan yoksul çiftçilere odaklandığını ama elde edilen sonuçlardan tüm üreticilerin yararlanacağını belirterek, "Gübre üretiminde fosil yakıtlar kullanılıyor ve bu da kirliliğe neden oluyor. Çiftçilerin gübreyi daha az kullanmalarına ya da hiç kullanmamalarına yardım etmeyi umuyoruz" ifadesini kullanmıştır.
GDO araştırmalarının arkasında çevre kirliliği ve yoksul çiftçilerin desteklenmesi olmasına rağmen genetiği değiştirilmiş ürünlerin her geçen gün artan kötü sicilleri karşısında acaba Gates neden sürdürülebilir tarımı desteklememektedir? “GatesVakfı'nın Kustal Olmayan İttifakları Sizi ve Sağlığınızı Nasıl Etkilemektedir” başlığı altında yayınlanan bir yazıda[ii] Dr. Mercola bunun sebebini Monsanto gibiçokuluslu şirketlerin sürdürülebilir organik tarımdan kar edememelerinde mi olduğunu aramaktadır. Bu bağlamda, GDO karşıtı küresel mücadelenin sözcüsü ve çevre aktivisti Vandana Shiva, katıldığı bir programda (Bill Moyers ile röportaj[iii]), Gates’i eleştirmekte ve " bu (yukarıdaki) varsayım ile genetiği değiştirilmiş tohumların daha fazla üretilmesinin tamamen yanlış olduğunu vurgulamakta ve Hindistan'dan örnekler vermektedir. Monsanto’nun, genetiğiyle oynanmış pamuk ile dönüm başına 1.500 kilogramlık pamuk iddiası ile yerleştiğini halbuki yapılan çalışmalarda ortalama verimin 400 kilogram olduğu ortaya çıkmış ve Hindistan hükümeti de bu bulguları onaylamıştır. Vandana Shiva yaptığı açıklamalarda “Tohum”u fikri mülkiyet ilan eden patent sahibi büyük şirketlerin gıda üretimini tekelleştirdiklerini ifade etmekte ve GDO'lu tohumların güvenliği konusunda tartışmalar sürerken, çevreye olan etkileri, daha pahalı olmaları ve yerel çiftçileri tedarikçilerin borç batağına bağımlı hale getirmelerini de ( Hindistan’da artan çiftçi intiharlarını buna bağlayarak) eleştirmektedir.
Shiva’nın ülkemiz tarımı için de önem arzeden bazı görüşleri şöyledir:
"Çiftçilerimizin tohumlarına sahip olabilme hakları, yoksul bir ülkede en temel geçim kaynağıdır. Bugün bile dünyada gıdanın %80’i, Hindistan’da olduğu gibi, küçük çiftçiler tarafından üretilmektedir. Hindistan’da küçük çiftçiler 1,2 milyar Hintliyi beslemektedir. “Küçük” olanın ölçeğinin ne olduğunu unuttuk. Çünkü dinozor zihniyetine alıştık. Biz sadece büyük görebiliyoruz. Dinozorların neslinin tükenmiş olduğunu unuttuk.”
“Monsanto[iv] tohumu özelleştirmektedir. Hindistan'da pamuğun % 95'ini, soyanın %90'ını kontrol etmektedir. Dünyadaki tohum şirketlerinin çoğunun yönetimini ele geçirmişlerdir. Her şey tohumla başlar. Siz ve ben de bir noktada tohumduk. Küçücük buzağının İnek haline gelmesi gibi. Tohum hayatın kaynağıdır. Ve hayatın yenilenmesinin de kaynağıdır.”
Shiva, şirketlerin şöyle bir mantıkla hareket ettiğini ifade etmektedir. : "GDO kullanmak zorunda olmalarının sebebi patent elde edebilmelerinin tek yolunun bu olmasıdır. Patent bir buluşun hak talebidir, yaratanın hak talebi. Herkesi, patentli ürünü kullanmadan, sahip olmadan, dağıtmadan alıkoyar ve bu özel hakkı elde eder." Fikri mülkiyet hakkı talep ediyorlar. Kullandıkları dili değiştirdiler. Tohum artık tohum değil diyorlar. Bir fikri mülkiyettir. Toplumun neyi tehlikeli olduğu konusundaki düşüncelerini değiştirdiler. Tohum besin zincirinin ilk halkasıdır ve bu nedenle tohumu kontrol ederseniz, gıdayı kontrol edersiniz."
Vandana Shiva başka bir yazısında[v] gıda krizinin, çok daha geniş bir müdahale gerektirdiğine değinmektedir:
Gıda hareketi, tohumdan sofraya, köyden şehire, Güney’den Kuzey’e daha bütünleşmiş hale gelmeli. Gıda sistemimiz üzerindeki şirket egemenliğiyle ve hükümetlerin, şirketlerin tohumumuzu ve toprağımızı, bedenlerimizi ve sağlığımızı iğfal etmelerini durdurmak yerine bunları arttırmadaki rolüyle mücadelede daha güçlü olmamız gerekiyor. Michelle Obama’nın Beyaz Saray’da organik bir bahçesi var, ancak Obama yönetimi, ABD’de ve tüm dünyada genetiği değiştirilmiş organizmaları sahipleniyor. 2005 yılında, ABD-Hindistan nükleer sözleşmesi ile aynı zamanda Başkan Bush ve Başbakan Singh arasında ABD-Hindistan arasında tarım sözleşmesi imzalanırken masada Monsanto, ADM ve Walmart temsilcileri vardı. Gıda sistemimizin gaspı, demokrasimizin gaspıdır.
Gıda demokrasisini; özgürlük ve hayatta kalma mücadelemizin çekirdeğine koymak zorunda olmamızın sebebi budur. Ya bir süreliğine gıda diktatörlüğü olacak ve sonrasında gıda sistemimiz ile toplumlarımız çökecek, ya da dirençli ekosisteme ve dirençli toplumlara dayanan güçlü gıda demokrasileri kurmak konusunda başarılı olacağız. İkinci seçenek için hâlâ bir şans bulunmaktadır[vi].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkür Ederim.