Küresel Isınma-1/Dr.Mustafa Başoğlu


KÜRESEL ISINMA -1/Dr.Mustafa Başoğlu

17 Eylül 2012-Karasaban 

Dünya üstü ve altıyla iyi amaçlı bir insan niteliğindedir. Dünyanın en üstü, en alta etki yaptığı gibi, içinde bulunanların da birbirilerine etkisi ve bağlantısı vardır. Dünyadaki bu düzen, göklerin kendi özel durumlarında uzaklık ve yakınlık içinde bulunmasının sebebidir. Zira buradaki herhangi bir değişiklik göklerdeki değişiklik, dünya düzeninin değişmesine ve başka bir düzene girmesine neden olur.-
Şeyh Bedrettin- Varidat
“Geçmişte bazı bilim insanlarının uyarmasına ve çok sayıda ekolojistin bu uyarılara destek vermesine karşın, dedelerimiz ve onların dedeleri ve babaları, bütün bu olanların 22. yüzyılın başlarında başımıza geleceğine hiç inanmamışlardı. Para hırsları nedeniyle dünyanın geleceğini umursamayan yada gelecekte kendilerine nasıl olsa yaşanabilecek bir yer bulacaklarını uman, para zengini birkaç yüz kişinin aldatmacasına – belki de tüketmek daha çekici geldiği için – kolayca kanmışlardı.
Keşke insanlar, varoluşlarının kaynağı olan doğayı anaları olarak benimseyip, ona karşı duyarlı olsalardı, keşke doğadaki tüm canlı varlıkları kardeşleri gibi görüp yitip gitmelerine yol açmasalardı, keşke su veren dağları, bereketli toprakları parçalamasalardı, keşke tüketim hırslarıyla ve korkunç silahlarla herşeyin yakıp yıkmasalar, yakılıp yıkılıp yokedilmesine göz yummasalardı, keşke…
Ama olmadı, 20. yüzyılın ortalarından beri dünyamızın sıcaklığı yaklaşık 6 °C arttı. Greenland ve Antarctica’daki buzullarının tümüyle erimesi sonucu, deniz seviyeleri 7 metreden fazla yükseldi. Dev dalgalar, önüne çıkan her şeyi altına alıyor. Kıyı kentleri ve pek çok ada ülkesi, sular altında kaldı. Boşalan bir çok şehir, dalgaların getirdiği kumlarla kaplandı. Kıyı kentleri bütünüyle ya da kısmen suya batmış, terk edilmiş yıkıntılara dönüştüler. Dünyanın dört yanında yoğun yağışlar ve yüksek dağ doruklarındaki buzların erimesi, önüne çıkan her şeyi alıp götüren sellere yol açtı. Şiddeti her yineleyişinde daha da artan kasırgalar, pek çok kenti silip süpürdü, yerle bir etti. Yağmur ormanları sıcaklardan kavruldu ve çölleşme nedeniyle ormanlardan geçimini sağlayan yerli halklar yurtlarını terkederek göç ettiler. Eski yağmur ormanlarının yerleri bile unutuldu. Afrika, Asya ve Güney Amerika’nın yoksul halklarıyla, kıyı halklarının büyük bir kısmı telef oldu; Dünyanın büyük bir kısmında, kuraklık, zamansız şiddetli yağışlar, fırtınalar ve diğer doğa olayları nedeniyle yeterli verim alınamadığı için artık tarımsal üretim yapılmıyor yada yapılamıyor. Evleri yıkılan, gıda bulamayan ve zor doğa koşullarından kaçan milyonlarca göçer yollarda yaşamını yitirdi. Acelesi olan insanlar, ölülerini gömerek bile zaman yitirmek istemiyorlar. Leş yiyiciler, göç yollarında bırakılmış insan ve hayvan ölülerini yemek için yollarda bekleşiyorlar. Sıcaklığın aşırı artışı ve iklim değişiklikleri, Malarya (sıtma), taşıyan sivrisineklerin doğal yaşam alanlarının genişlemesine yol açtı. Malarya,, bakteriyel infeksiyonlar ve mutasyonlara uğramış çeşitli virüs hastalıklarına bağlı salgın hastalıklardan her yıl birkaç milyon insan ölüyor. Pek çok kent boşaldı. Kara ve deniz canlılarının büyük bölümü yok oldu. İnsanların yaşayabileceği alanlar iyice azaldı. Kutup bölgelerinde ve Sibirya’da tarım yapma olanağı daha elverişli olduğu için, gıda sıkıntısı çeken milyonlarca insan buralardaki ülkelerin kapısına dayandı. İnsanlar sığınak, gıda ve su için her yere saldırıyor, birbirlerini öldürüyorlar Yüzyıllardır para-kar peşinde dünyayı tüketen ve artık paranın yenemeyeceğini anlamış olan eskinin sermayedarları, ortak paydalarını yitirince, aralarındaki dayanışmayı da bitirdiler. Bunlar arasında, yaşamaya daha uygun duruma gelmiş olan kuzey ülkelerinde, önceden büyük araziler almış ve zor günlerde yaşayabilecekleri çok korunaklı şatolar yaptırmış olanlar, tıpkı ortaçağdaki gibi yerel beylikler kurdular ve olası saldırılara karşı korumalarını sağlayacak silahlı birlikler oluşturdular. İnsanlığın büyük çoğunluğu dayatılmış bireyci, tüketici bir anlayışla, toplumsal dayanışma bilincinden yoksun, kendilerinden başka hiçbir şey düşünemeyen bireyler haline dönüştükleri için, örgütlenme kavramının da, ne olduğunu bilmiyorlar. Bu ortamda dayanışmasız insanlar, doymak ve korunmak için beylere hizmet etmekten, dilenmekten ve çalmaktan başka yapacak şeylerinin olmadığını sanıyorlar.
Sanayilerin çökmesi sonucu insan kaynaklı karbondioksit salımı iyice azaldıysa da, sıcaklık hala durmadan artıyor; kutuplar bile giderek ısınıyor. Bu gidişle, doğada yiyecek bir şey bulamayan insanların birbirlerini yemekten başka yapacakları bir şey kalmayacak. Küresel sıcaklıkların canlı yaşamına yeniden uygun duruma gelebilmesi için yüz yıllarca zamana gereksinim olduğu söyleniyor. O zamana kadar insan türünün varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği ise bilinmiyor…”
Bu anlatılanlar, bir bilim kurgu romanından alınmadı. Atmosfer CO2 yoğunluğunun 650 ppm’e ulaşması sonucu, küresel ısının 4-5°C artmasıyla, olması beklenenlerle ilgili küçük bir senaryo. Ve acıdır ki, sera gazlarının artışı bu hızla sürerse, belki de 2100’lü yıllardan çok önce insanlık bu gerçekle yüzleşme durumunda kalacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür Ederim.