Tercihinizi Gerçek Gıdadan Yana Yapın.

Tercihinizi gerçek gıdadan yana
yapın, üretim iyi ve temiz olsun’

Didem ERYAR ÜNLÜ(Dünya Gazetesi 09/07/2012)

Fikir Sahibi Damaklar, bir Slow Food Konviviyumu. İyi temiz
ve adil gıda felsefesini benimsiyor. Slow Food Fikir Sahibi
Damaklar’ın kurucu lideri Defne Koryürek’in mesleği aşçılık;
fakat o “Her şeyden önce anneyim” diyor ve dünyayı
kadınların veya erkeklerin değil, annelerin kurtaracağına inanıyor.
Aslında, Fikir Sahibi Damaklar’ın temelinde de, duyarlı
bir anne olmak yatıyor. 2000 yılında kızının anaokuluna
başlaması ile denk gelen Deli Dana krizi, Defne Koryürek’i
etin nereden geldiği, ne gibi hastalıklara yol açacağı
konusunda araştırmalara yönlendirmiş. Kızının hayatından
eti çıkaran Koryürek, gıdada iyi ve doğal olanın arayışını
sürdürürken Slow Food hareketine ne kadar yakın olduğunu
farketmiş. Ve yolu İstanbul’a gelen Slow Food hareketi
kurucusu Carlo Petrini ile kesişmiş. “Petrini kendi belirlediği
30 kanaat önderine konviviyum teklifi sundu. Bunlardan
birisi de bendim” diyor Defne Koryürek.
Fikir Sahibi Damaklar’ın hikayesini, çocuklarımıza daha
iyi bir dünya bırakmak için büyük bir enerji ile çalışan ve
daha iyi bir geleceğe olan inancını asla kaybetmediğini söyleyen
Defne Koryürek’ten dinleyelim:
DİBE VURDUK VE ARTIK
HAREKETE GEÇMEK ZORUNDAYIZ
“Gıda sektöründe para kazanmak ve aynı anda doğru olanı
icra etmek çok zor. Gıda sektörü çok sığ bir sektör. 15 milyonluk
şehirde 1.5 milyon insan dışarıda yemeğe çıkmıyor.
Bir ekonomi yaratamadan onun iyisini kötüsünü de yaratamazsınız.
Ben 2007 yılında ticaretten tamamen ayrıldım
ve kendimi adım adım bu alanda buldum. 2008’in ortasından
bu yana Slow Food Fikir Sahibi Damaklar’ın 350 üyesi
var. Facebook’ta 15 bin üzerinde takipçimiz var. Bu bizim
için çok önemli. İstanbul Lüfer’e Hasret Kalmasın; Etiket Hafiyesi;
Yemiyorsak Sebebi Var; Gerçek Ekmek; GDO’lar Yasaklansın
gibi kampanyalarımız geleceğe dahil olmak; beraberliği,
umudu beslemek anlamına geliyor. Hepimizin geleceğe
ilişkin endişelerimiz var. Özgürlük, sağlık, gelecek, gıda
olmak üzere her konu meçhul. Hiçbir konuda ikna olduğumuz
bir dünyada yaşamıyoruz. Fakat bu sorunlar sadece
Türkiye’nin değil, tüm dünyanın meselesi. Bugün Türkiye’yi
terk etsek gidecek yerimiz yok, çünkü hiçbir yer daha
adil daha temiz değil. Kaçacak yerimiz yok. Dolayısıyla
mevcut durumu değişirmek zorundayız. Dibe vurduk ve artık
harekete geçmek zorundayız.”
DÜNYAYI KADINLAR VEYA
ERKEKLER DEĞİL, ANNELER DEĞİŞTİRECEK
“Dünyayı kadınlar veya erkekler değil anneler değişitirecek.
Fikir Sahibi Damaklar, geleceğe yönelik umut beslemenin
yollarından birisi. Şehirli versiyonu. Bugün Türkiye
genelinde Fikir Sahibi Damaklar’ın farklı versiyonları var. Her
biri ümidi beslemek için çalışıyorlar. Önemli olan oturduğumuz
yerde şikayet etmek değil, harekete geçmek. Örneğin
evde gerçek ekmek yapmak mesala. Bizim bunu öğreten
bir bloğumuz var. Bir apartmanda her daire gerçek ekmek
üretse; bunu komşuları ile paylaşsa; bu herkesin gülümsemesini
sağlar; umudu besler. Biraz yoğun ve zorlu bir
gayret olarak görünse bile, biz ciddi bir ışık görüyoruz.”
30 YAŞ ALTI ANNELERİN ÇOCUKLARI
BESLENME KONUSUNDA RİSK ALTINDA
“Değişmek işimize gelmiyor. Başkalarının değişmesini
bekliyoruz. Bugün ABD, yemek yapmayı bilmeyen 3. kuşağını
geliştirmiş durumda. Oysa Homo Sapiens’in hayatta kalabilmesi
için gıdasına hakim olması lazım. Yemek yapmayı
bilmemek, hayatta kalma şansını da kaybetmek anlamına
geliyor. 30 yaşındaki şehirli annelerin en büyük sorunu
ise, evde olmayı ve evde çocuklarına yemek yapmayı başkalarına
bırakmayı tercih etmeleri. Şehirli bir kadın çocuğuna
kendi yaptığı yemeği yedirmiyor. Gıda alışverişini kendi yapmıyor.
Kıyafeti daha ucuza almak için geçirdiği zamanı, gıda
için ayırmıyor. Süpermarketi yeterli görüyor. Benim dönemimde
gıdanın yetiştirilme şekli farklıydı. Bugün hayvanların
hiçbiri merada otlamıyor. Dolayısıyla etlerinde ve
sütlerinde Omega 3 yok. Şehirli çocuk, büyük tesislerde önlerine
yem konarak beslenen hayvanların sütünden yoğurt
yiyor ve alabildiği en fazla şey kalsiyum. Tüm bular, çocuklarımızın
sağlığını, zekasını kötü etkiliyor. Anneler alışverişlerini
nasıl yaptıklarını bilmediklerini sürece, çocukları
son derece tehdit altında.”
GIDA UCUZ OLAMAZ
“Organik tarım sertifikasyon meselesidir. 15 milyonluk
bir megapolde pazara gelen ıspanağın üzerinde ne olduğunu
bilmiyorsunuz. Kalıntılar, ilaçlar vücudumuzda korkunç etkiler
bırakıyor. Bunlardan korunmak için iyi tarım ürünü olduğunu
iddia eden sertifikalı ürünlere yönlenmemiz gerekiyor.
Fakat sürekli olarak ‘Biri bizi kazıklıyor’ duygusu içindeyiz.
Güvensizliği özellikle her gün tükettiğimiz gıdaya karşı
gösteriyoruz. Dört değişik ıspanağı yan yana koyup, en ucuzunu
alabiliyoruz. Oysa gıdayı fiyatı ile yargılayamazsınız.
Üretim koşullarının arkasındaki maliyeti; bu ürünü satarak
geçinmesi gereken üreticiyi bilmeden yorumda bulunamazsınız.
Fiyat emekle ilişkilidir. Gıda yerde yetişiyor diye
bakıyoruz; emeğe önem vermiyoruz. Domates kaç liraya satılmalı
ki, onu yetiştiren çiftçi çocuğunu benim çocuğumu
yolladığım okula gönderebilsin? Neden kimse cep telefonları
ile ilgili bir pazarlık yapmıyor? Yiyeceğiniz domatesin daha
iyi üretilmesi için bir üreticiyi beslemek mi daha önemli,
yoksa elinizdeki cep telefonu mu? Biz köylüye köleliği öneriyoruz.
Oysa, onun çocuğu da gıda üreterek ekmeğini
kazanabilmeye devam etmeli. Eğer çocuklar
çiftçi olarak geleceklerini göremiyorsa, bu
bizim de geleceğimizi göremeyeceğimiz
anlamına gelir.”
GELECEĞİN MESLEĞİ
İSVİÇRE ÇAKISI OLMAK
“Geleceğin mesleği İsviçre çakısı olabilmek.
Tek bir işle yetinen hiç kimsenin bir
ömrü olmayacak. Mesleğiniz ne olursa olsun
beraberinde yetenekler geliştirmeniz lazım.
Haftanın bir gününü bir sosyal aktiviteye,
yeni bir öğrenmeye ayırmalısınız. Çocuklarınıza
üniversite okurlarken çocuk bakmayı, bulaşık
yıkamayı öğretmeniz lazım. Şehirli olmanın kibri ile bize
ait olmadığını düşündüğümüz yetenekleri geliştirmemiz
lazım. Bitki yetiştirmek, ekmek yapmak gibi bilgiler
bizim hayatımızı değiştirecek. Gelecek
kendini çok renkli kılanların olacak.”
TÜM ÇÖZÜMLER SADECE
“LEĞEN ÖRTÜSÜ”
“Sürdürülebilirlik demek, dünyanı
bundan 40, 200, 1000 yıl önce
olduğu gibi 50, 500, 1000 yıl sonra da devam etmesini sağlamak.
Şu geldiğimiz noktada buna imkan yok. Her türlü kaynağı
yok etmek üzereyiz. Eskinin ‘Leğen örtüsü’ diye bir lafı
vardır. Üzerine ne kadar şık dantel yaparsanız da, leğen
leğendir. Burada da kaynakları yok ettikten sonra getireceğimiz
çözümler sadece leğen örtüsü olur. Son derece şiddetlenmiş
bir yok oluş yaşıyoruz.Doğal kaynakların yok olduğu
bir dünyada, insanoğlunun var olması mümkün değil.”
CEO’LAR ANNE-BABA OLARAK KONUŞMALILAR
“Şirketlerin sürdürülebilirlik adına yaptıklarını çok manalı
bulmuyorum. Şirketlerin şirket olarak var olmayı değil,
CEO’ların anne-bana olarak konuştukları bir dünyayı tercih

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür Ederim.