Dünyayı Et Yiyenler mi, Ot Yiyenler mi Yönetiyor.

Dünyayı Et Yiyenler mi Ot Yiyenler mi Yönetiyor-Çapar Kanat-27/12/2012
Ulusal Kırmızı Et Konseyi Ankara Kuğulu Park Lokantasında yemekli bir basın toplantısına tarım yazarları da davetli idi.
Tarımla ilgili bölgesel, ulusal, uydu aracılığı ile yayın yapan televizyonların muhabirleri, gıda, tarım, hayvancılık internet siteleri yazar ve editörleri, ulusal ajansların tarım muhabirlerinin yer aldığı basın toplantısında Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Dr. Veteriner Hekim Sayın Ahmet Yücesan şunları söyledi:
İnsan Sağlığı ve Gıda Güvenliği Kırmızı Et Sektörü Açısından Kritik Öneme Sahiptir.
Et ve Et Ürünleri Tebliği İle Yapılan Değişikler Tüketiciler İçin Son Derece Önemlidir.
Bildiğiniz üzere Ulusal Kırmızı Et Konseyi Tarım Kanununun 11. Maddesi çerçevesinde 25 Ağustos 2010 yılında kurulmuş, 09 Ekim 2012 tarihinde düzenlenen Olağanüstü Genel Kurul’da yeni Yönetim Kurulu Üyeleri seçilerek 23 Ekim 2012 tarihinde düzenlenen Yönetim Kurulu Toplantısı ile göreve başlamıştır.
Yönetim Kurulu olarak göreve geldiğimiz tarihten itibaren Kırmızı Et Sektöründe hızla değişen gündeme dönük olarak görüş ve önerilerimizi Bakanlıkla paylaşmaktayız. Bununla beraber hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin olarak Ulusal Kırmızı Et Konseyinin 2013 yılında gerçekleştireceği faaliyetler için bir çalışma programı oluşturmuş ve gerekli çalışmalara başlamıştır.
UKON .JPGKonseyimiz faaliyet raporu taslağında,
a)      Yem bitkileri üretiminin artırılması ve meraların yeniden yapılandırılması
b)      Küçükbaş hayvancılığımızın ülkemizin et ihtiyacının % 30’unu karşılayacak düzeye getirilmesi,
c)      Mezbahaların alt yapılarının geliştirilmesi ve karkas sınıflandırılması yapılarak Avrupa Birliği Standartlarına getirilmesi,
d)      Damızlık Sığır yetiştiriciliğinin kombine ırkları üzerinden geliştirilmesi, Sığır ırklarının ihtiyaca göre tanımlanması, kombine ırkların makul bir süre içerisinde ülke içine yaygınlaştırılması
e)      Üretme kabiliyeti olan dişi hayvan kesimlerinin önlenmesi,
f)        Kırmızı Et Platformu oluşturulması çalışmaları bulunmaktadır.
Tüm insanların fiziksel ve ruhsal gelişimleri için yaşamları boyunca yeterli gıdaya ulaşmaları ve bu gıdaların güvenilir olması temel haktır. Konseyimiz sektörün tamamını doğrudan ilgilendiren insan sağlığı ve gıda güvenirliği konularını hassasiyetle takip edecek ve bu doğrultuda çalışmalar yürütecektir.
Bildiğimiz üzere Avrupa Birliği Katılım Müzakereleri sürecinde Bitki Sağlığı, Gıda Güvenirliği ve Veterinerlik Faslı 30 Haziran 2010 tarihinde açılmış olup, söz konusu fasıl ‘’ tarladan sofraya güvenilir gıda ‘’ yaklaşımı ile birlikte   AB’nin güvenilir gıda tüketimine dönük mevzuatlarının ve uygulamalarının ülkemizce uyumlaştırılmasını içermektedir. Mevcut durumda söz konusu fasıla dönük olarak Gıda Güvenliği başta olmak üzere tüm konularda belirgin aşamalar kaydedilmiştir.
Bildiğiniz üzere, yakın zaman içerisinde Bakanlığın gerçekleştirdiği en büyük değişimlerden biri Et ve Et Ürünleri Tebliği çıkarılması olmuştur. Söz konusu tebliğin yürürlüğe girmesi sektörde önemli değişikliklere yol açmış, beyaz et ve kırmızı et karışımları engellenmiş olacaktır.
Geleneksel Sucuğa Koruma
Tebliği kapsamında yer alan ürünlerde soya kullanımı da yasaklanmıştır. Bu kapsamda kırımızı etten üretilen köfte ve döner ile kanatlı eti ve dönerinde soya ve soya ürünleri kullanılmayacaktır. Geleneksel ürünlerimizden biri olan sucuğun geleneksel ürün şekli korunmuş ve daha önce ısıl işlem görmüş sucuk benzeri ürün adı altında satılan ürünlerde tüketicinin kandırılması önlemiştir.
Kırmızı et tüketimi
Konseyimizin en önemli amaçlarından birinin kırmızı et üretim, tüketiminin artırılması olduğunu önemle belirtmek isteriz. Bu nedenle ülkemizde kişi başına düşen yıllık ortalama 12 kilogram kırmızı et tüketimimizi Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasına getirebilmek için  gerekli tüm tedbir ve faaliyetler ile ilgili çalışmalar yürütmekteyiz.
Konseyimiz, insan sağlığını doğrudan etkileyen faktörlerden biri olan gıda güvenirliği üzerinde hassasiyetle durmakta ve güvenilir gıdanın halka arzını sağlamak ve özellikle genç neslin kırmızı et protein ihtiyacını karşılamak noktasında da aynı hassasiyeti göstermektedir. Bu kapsamda kırmızı et tüketiminin sağlığa olan olumlu faydalarının vurgulanması ve tüketiciyi bilinçlendirmek amacıyla kamu spotları oluşturulması için çalışmalar yapmaktayız.
Yönetim Kurulumuz 2013 yılı çalışma programında Kırmızı Et Tüketiminin artırılması için bir Kırmızı Et Platformu içerisinde Bakanlık ve sektörümüzün tüm kesimleri ile işbirliği içerisinde çeşitli faaliyetler düzenlenmesi için çalışmalar yürütülmektedir. dedi.
Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Veteriner Hekim Sayın Ahmet Yücesan’ın yaptığı yukarıdaki konuşmadan sonra soru-cevap bölümüne geçildi.
Sorulan bir soruya karşılık Veteriner hekim Dr. Ahmet Yücesan tavuk sucukların tam tavuk, sığır sucuklarının tam sığır sucuğu olduğunu, tam tavuk sucuklarına tavuk yağı katılamadığını, tam tavuk ve sığır sucuklarına sığır yağı katıldığını, sığır sucuklarında sığır yağı oranın % 30 olduğunu bildirdi.
Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Veteriner Hekim Dr. Ahmet Yücesan’a hayvan beslenmesinde genetiği değiştirilmiş yemlerin tüketiciler için tedirginliğe yol açtığı, Konseyin hayvan beslenmesinde GDO’lu yem kullanımına kurumsal ve/veya şahsen karşı olup olmadığını sorumuza:
Konseyin böyle bir kararının olmadığını Ulusal Kırmızı Et Konseyinin bu konuda bilimsel kurul olmadığı dolayısı ile bir açıklama yapmasının mümkün olamayacağını söyledi.
Aynı sorumuz için Ulusal Kırmızı Et Konseyi Üyesi Tüketici Haklar Derneği Genel Başkan yardımcısı, Tüketici Dernekleri Federasyonu üyesi Sayın Ergün Kılıç söz alarak kendisinin ve Konsey de temsil ettiği tüketici derneklerinin hayvan beslenmesinde genetiği değiştirilmiş yem kullanımına karşı olduğunu, sadece kendisinin karşı olması ile Konseyde karar alınamayacağını ve kendisinin GDO’ya Hayır Platformunun üyesi olduğunu bildirdi.
Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı sorulan başka bir soruya karşılık iki ay önce canlı hayvan ithalatında % 30 olan gümrük vergisinin % 40’a çıkarılmasının et, canlı hayvan fiyatlarını yükseltmediğini aksine içerde fiyatların düştüğünü, bu düşüşün yem fiyatlarının artması üzerine besicilerin besi hayvanlarını ekonomik ömrü gelmeden kesime gönderdiğini, keza süt ineği olan damızlık hayvanlarında kesime gönderilmesi sebebi ile et ve canlı hayvan fiyatlarında düşüşün yaşandığını bildirdi. Türkiye de kişi başı yıllık 12 kilogram gibi gözüken et tüketimine ülkemizi ziyaret eden yıllık 25 milyon turistin dahil olduğunu sözlerine ekledi.
Sorulu cevaplı devam eden basın toplantısında Suriye’den kaçak hayvan girişlerinin Urfa-Mersin hattında kurban bayramı öncesinde bu bölgede ve Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgesinde geçen yıl 800 TL olan koyunların bu yıl yerlilerinin 200-400 TL’den satılmasına, o bölgede hayvan hastalıklarına yol açtığı sorusuna karşılık Konsey Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Albayrak ise hayvan hastalıklarının spekülatif haberler olduğunu, Suriye’den kaçak hayvan girişlerinin abartılı olduğunu, her küpesiz hayvana kaçak denilemeyeceğini söyledi. Aynı soru ile ilgili söz alan Konseyin Kamu temsilcisi ve Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Veteriner Hekim Sayın Erhan Akçay ise Hayvan hastalıklarının yok edilmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çok büyük projeler yürüttüğünü mesela tüberkülozun yok edilmesi için çok büyük destek verildiğini söyledi.
Ulusal Et Konseyi üyesi ve Kasaplar Federasyonu Başkanı, iki yıl öncesinde et ithalatı arifesinde de telefon ile görüşlerine başvurduğumuz  Sayın Fazıl Yalçındağ’a basın toplantısı bittikten sonra ayak üstü bir soru sorduk:
Canlı hayvan ithalatında gümrük vergileri iki ay önce % 30’dan % 40’a çıkarılmasına rağmen canlı hayvan fiyatları düştü, hayvancılık sektörünün rahatlaması için siz gümrüklerin artırılmasına taraftar mısınız?
Gümrüklerin artırılıp artırılmaması çok da önemli değil hayvancılık sektörünün canlı hayvan üretebilir hale getirilebilmesi önemlidir. Türkiye hayvan ıslahında ırk seçimini yeniden gözden geçirmelidir. Holştein cinsi hayvanların süt verimleri tüm ırklardan yüksek. Bu hayvanlar narin ve hastalıklara karşı dayanıksızdırlar. Otuz-kırk yıl önce holştein yerine simental tercih edilmeli idi. Simentalin çiğ sütü az ama holşteinin sütünden daha kalitelidir, et verimi fazladır.
 Kişi başına kırmızı et tüketiminin artırılması önemlidir. Avrupa Birliği Ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletlerindeki kişi başı et tüketiminin nerede ise dokuzda birini tüketiyoruz. ‘’Ot yiyenler değil et yiyenler dünyayı yönetiyor dedi..’’
İnsan beslenmesinde iki grup protein var olup protein bitkisel ürünlerde hayvansal ürünlerden et, süt ve süt ürünlerinde bulunmaktadır. Baklagillerde yüksek miktarda, tahıllarda düşük, otlarda daha düşük, ette ise hepsinden daha yoğundur. Bitkisel ve hayvansal proteinlerin aminoasit çeşitlerinde farklılıklar var olduğundan iki türden de günlük olarak eşit tüketmek durumundayız.
Öğrenim çağındaki çocukların beslenmelerinin, beslenme yetersizliklerinin akademik başarıları ile doğrudan ilişkisi vardır. İşte bu beslenme yetersizliklerini protein eksikliği oluşturuyor. Dünya da Türkiye tarımda beşinci Avrupa da ise birinci ülke konumunda olmak ile övünülüyor olunsa da Avrupa ve Rusya’ya sebze ve meyve ihracatımızda bir nevi ot satarken birincilik, Avrupa ve Amerika’dan canlı hayvan ve et satın alırken de birinciyiz. 1 kilo ete karşılık on kilo ot satıyoruz neredeyse. Bu takas ve mecburi iş bölümüne ne dersiniz?
Ot yiyenler değil et yiyenlerin dünyayı yönettiği olgusunda onların et yedikleri için mi dünyayı yönettikleri, yoksa dünyayı yönettikleri için mi et yedikleri sorusunun cevabı önemlidir.
Türkiyenin emperyal geliri yok. Türkiye insani gıda da  etini, sütünü, otunu, tahılını keza hayvansal gıda da tahıl ve bakliyatını (soya), proteinini kendisi üretmek zorundadır.
Son dört yılda hayvancılık, damızlık, besi, et, yem, çiğ süt sektöründe sürekli gündem değişmektedir. Bu sektör yarının ne olacağını görememektedir. Yarının ne olacağını göstermeyen ise canlı hayvan ithalatının devam ettirilmesidir.
Son dört yılda istikrarlı bir sektör ise yem, enerji, işçilik vb. çiğ süt-damızlık üretiminin tüm girdilerinin fiyat artışları karşısında etkilenmeyen ve etkilenmenin aksine son dört yılda ivmeli şekilde, 2011 yılında ise % 20 büyüyen, büyüdükçe devleşen, devleştikçe devletleşen, devletleştikçe de hayvan varlığını, proteine, gıdaya erişimi tehdit eden endüstriyel süt sektörüdür.
Hayvancılığın dinamosu çiğ süt fiyatlarıdır. Çiğ süt fiyatları olması gereken seviyelere getirilmedikçe hayvancılık sektörümüzde canlı hayvan varlığımız yeterli varlığa kavuşamayacağından et fiyatları da istikrara kavuşamayacak.
2010 yılında yükselen et fiyatlarına ithalat ile fren yaptırılırken, yine o yılda yükselen ve kendiliğinden olması gereken şimdiki uygulanan fiyatlara yaklaşan 1 TL bandına gelmesi ile 2010 yılı mart ayında endüstriyel süt sektörü kendi aralarında anlaşarak çiğ süt fiyatlarına fren yaptırmışlardı. Sonraki aylarda ise tedricen çiğ süt satın alım fiyatları indirmişlerdi.
’’Ot yiyenler değil et yiyenler dünyayı yönettiği’’ dünya da çiğ süt-damızlık üreticisi ürettiği çiğ sütten adil bir gelir elde ediyor. 1 litre çiğ süt satış karşısında 1,5 kg yem satın alabiliyor. Türkiye de ise yemin kilosu 1 TL, çiğ süt ülkemizin batısında 85 kuruş, ortasında 70 kuruş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu da ise 50,60,70 kuruş fiyatlardan satın alınıyor, satın aldırılıyor. Yerli üreticiler 1 litre çiğ süt karşılığında 0,85kg-0,6 kg aralığında yem satın alabiliyor
Türkiye’de hayvancılığın düğümü çiğ sütün fiyat düzeninde olup bu düğümü endüstriyel süt sektörü iyi bağlamış, çözülmüyor!
Ulusal Süt Konseyince ülke nüfusunun yeterli et tüketimi için Kırmızı Et Platformu oluşturma çalışmalarının bulunduğu ifade edilmektedir. Çocuklarımızın, gelecek nesillerin yeterli ve dengeli beslenmeleri için güzel bir proje.olup kendilerini kutlarız.
2002 yılından önce de o zamanki iktidar okul sütü projesini pilot illerde başlatmış, bu pilot iller için yapılan ihalede ihaleye teklif veren firmalar rekabet kanunlarına aykırı olarak da ihale öncesinde ihale fiyatları belirledikleri için Rekabet Kurulunca küçük cezalara çarptırılmışlardı. Bu yüzden o zamanki proje tüm ülkeye yaygınlaştırılamadı.
2012 yılı Mayıs ayında başlatılan okul sütü projesinin yayınlanan bakanlar kurulu kararnamesinde çocukların dengeli beslenmesi, fazla çiğ sütün piyasadan çekilerek fiyat istikrarının sağlanması şeklinde gerekçelendiriliyordu. 2013 yılında gerçekleştirilecek okul sütü projesinin yayınlandığı kararname de ise ‘’çiğ süt fazlalığı’’ kamuoyunda eleştirilmesi üzerine bu ibareler kararnameye yazılmadı. Ama gerçekte Türkiye’de fazla çiğ süt olmayıp arz fazlası var yalanı altında fiyat indirme uygulama tehditlerinin var oluşundan dolayı endüstriyel süt sektörüne okul sütü projesi diyet olarak verilmiştir.
Beslenme çağındaki çocukların et tüketiminde farkındalık yaratılmasında ‘’ Okul Eti Projesi ‘’ gibi devasa bütçeli bir projeyi UKON’un kamuya kabul ettirebilmesi mümkün değil.OKON’un böyle bir niyet ve hedefi var olup olmadığını bilmesek de UKON’un canlı hayvan satın alımlarında canlı hayvan fiyatlarını düşürebilme gibi bir gücü yok ki kamudan devasa diyet alabilsin. Ancak ve ancak kendi üyelerinin üye aidatları, kamunun da çok az bir maliyet desteği ile medyada kamu spot desteklerini görebilmek mümkün olacaktır. Onu da kamu verirse!
Şayet 15 milyon ton çiğ süt üretimi var ise kişi başı süt ve süt ürünleri tüketimimizin 202 litreyi bulduğu görülmekte olup süt ve süt ürünleri tüketiminde Avrupa ülkelerine yaklaşmış durumdayız. Süt ve süt ürünlerindeki tüketim de sorun kişi başı tüketimde değil toplumumuzun alt gelir gruplarındaki tüketiminin ne olduğunun belirsizliği, düşüklüğüdür.
Kırmızı et tüketimindeki sorun ise hem kişi başı tüketiminin azlığı ve bu azlık içinde alt gelir gruplarının tüketim miktarının ne olduğunun belirsizliğidir. Bu belirsizlik gelecek nesillerimiz olan büyüme çağındaki çocuklar için ciddi bir tehdittir.
UKON’un Kırmızı Et Platformunun en isabetli yapacağı işlerden birisi de toplumun alt gelir gruplarının kişi başı kırmızı et tüketimlerinin ne olduğu çalışmasını yapmasıdır.
Kırmızı Et Platformuna başarılar dileriz.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür Ederim.